AYDIN
14 Aralık 2015 Pazartesi
13 Aralık 2015 Pazar
AYDIN
Yüzölçümü
- Toplam 7,943 km2 (3,1 mi2)
Nüfus (2014)
- Toplam 1,041,979
- Yoğunluk 129/km² (334,1/sq mi)
Posta kodu 09xxx
Alan kodu (+90) 256
Plaka kodu 09
Aydın, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık yirminci şehri. Ege Bölgesi'nde yer alan, turizm ve tarım
açısından en gelişmiş illerdendir. Ege Denizi'ne kıyısı vardır. Didim ve
Kuşadası gibi Türkiye'nin iki önemli turizm merkeziyle turizm potansiyeli
yüksek bir ildir. Plaka kodu 09'dur. Aydın, Türkiye'nin ilk demiryolu kurulan
şehridir. Aydın'da çok sayıda tarihî eser bulunur. Türkiye'nin en uzun ikinci
tüneli buradadır. Nüfus bakımından Ege Bölgesi'nin İzmir ve Manisa'dan sonraki
3. büyük ilidir. İlde 17 ilçe bulunur.
AYDIN İLÇELERİ
» Bozdoğan
» Buharkent
» Çine
» Didim
» Germencik
» İncirliova
» Karacasu
» Karpuzlu
» Koçarlı
» Köşk
» Kuşadası
» Kuyucak
» Nazilli
» Söke
» Sultanhisar
» Yenipazar
» Efeler
AYDIN’IN DOĞAL GÜZELLİKLERİ
Aydın tarihi bakımdan çok zengin bir geçmişe sahiptir. Aydın’da
geçmişten günümüze birçok kaleler, camiler, kiliseler, ören yerleri, antik
kentleri ve daha birçok tarihi yapılar mevcut. Aydın’ın bütün bu tarihi
güzellikler bir bir görülmesi gereken yerlerdir ve keşke görebilsek. Ama bütün
bunların dışında bir de Aydın’ın kendine özgü, fiziki şartlarından, bitki
örtüsünden ve ikliminden kaynaklanan birçok doğal güzellikleri de bulunmakta.
Bunlar genellikle yaylalar, şelaleler, göller, nehirler, dağlar ve daha neler
neler…
AYDIN DİLEK
YARIMADASI/BÜYÜK MENDERES DELTASI
MİLLİ PARKI
Ülkemizin turizm alanındaki öncü şehirlerinden olan Aydın ilinin
Söke ilçesi ile Kuşadası ilçesi sınırları içinde ve Dilek dağı üzerinde yer
alan bir milli parktır.
Dilek Dağının Ege Denizine olan en uç noktadadır ve 20 kilometre
uzunlukta, 6 kilometre genişlikte bir yarımadadır. Dilek Yarımadası 10.985
hektarlık alana sahiptir ve 1966 yılında açılışı yapılmıştır. Büyük Menderes
Deltası ise 16.690 hektarlık bir alana sahiptir ve 1994 yılında açılışı
yapılmıştır.
Bu Dilek yarımadası ile Büyük Menderes Deltasının birlikte
oluşturduğu milli parkın büyüklüğü 27.675 hektar olmakta. Bu milli parkta
yıllar geçtikçe kalkerler, mermerler, tortul kütleler oluşmuştur. Ayrıca
etkileyici plajlara sahip bu milli parkın yarımada bölümündeki kıyılar kumlu,
killi, yatık ve yüksek şekillidir.
Dünya üzerinde nesli tükenmekte olan Akdeniz foku ve deniz kaplumbağası
türleri bu milli parkta yaşamlarını sürdürmekteler.
AYDIN BAFA GÖLÜ TABİAT
PARKI
Hem bitki örtüsü zenginliği hemde yabani hayat zenginliği olan
be bunların yanı sıra manzara güzelliği de olan kara parçaları tabiat parkı
olarak isimlendirilmekteler. İşte Bafa Gölü de bu özellikleri taşıyan bir
tabiat parkıdır. Aydın’ın tek tabiat parkıdır. Bu tabiat parkı etrafında
herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Burada kızılçam, ılgın ve zeytin ağaçları
bulunmaktadır. 2003 yılında yapılan araştırmada bu gölde 200.000’in üzerinde
kuş konaklamıştır.
Bu kuş türlerinden bazıları;
Tepeli Pelikan
Cüce Karabatak
Flamingo
Akkuyruklu Kartal
Kaşıkçı Kuşu
Bu kuş türlerinden Kaşıkçı Kuşu göl üstündeki çıkıntılarda yuva
yaparken Akkuyruklu Kartal ise gölün yakınında bulunan Beşparmak Dağında yuva
yapmaktadır.
Büyük Menderes Deltasının güneydoğusunda yer alan bu tabiat
parkı Büyük Menderes Nehrinin taşmasıyla oluşmuştur. Derinliği maksimum 25
metre olan Bafa Gölü Tabiat Parkı etrafında da antik yapılar ve eski yerleşim
yerleri bulunmaktadır.
Bunlar;
Herakleia Antik Kenti (Athena ve Endymion Tapınakları)
Agora
Hamamlar
Anfitiyatro
Bizans Manastırı
Kaya Mezarı
Myus Antik Kenti
Aissessos Antik Kenti
AYDIN KARABAĞLAR KANYONU
İki buçuk kilometre
uzunluğundaki kanyon oldukça suludur. Görle Kanyonu ile birleşen Karabağlar
Kanyonu Karacasu Karabağlar köyünden başlar ve Aşağı Görle köyünde biter. Bu
noktadan sonra ise Görle Kanyonu başlar. Karabağlar Kanyonundaki su Kemer
Barajı Göletine dökülür. En derin yeri 50 metreye çıkmakta. Kanyonun başlangıcı
ile bitişi arasındaki kot farkı 200 metredir. Bazı yerlerde bir insanın
geçemeyeceği kadar daralmaktadır.
AYDIN ALANGÜLLÜ KAPLICASI
Aydın’ın Germencik ilçesine
bağlı doğal güzelliklerimizdendir. İlçenin kuzeyinde yer alan kaplıcanın ilçe
merkezine uzaklığı ise 10 kilometredir. Aydın Dağlarının bir uzantısı olan
Gümüş Dağının eteğinde bulunur. Sodyum klorür ve karışık bikarbonat mineralleri
içerir. Hem yardımcı hemde tamamlayıcı tedavi amaçlı kullanılmaktadır. BAşta
romatizma olmak üzere birçok rahatsızlığa faydası var. Alangüllü Kaplıcasında
38 oda ve 60’a yakın baraka bulunmakta.
AYDIN NATUR-MED TERMAL
KAPLICASI
Aydın’ın Kuşadası ilçesine
bağlı bir doğal güzelliğimizdir. Davutlar beldesinde buluana Natur-Med Termal
Kaplıcası il merkezine 70 kilometre, ilçe merkezine ise 17 kilometre
mesafededir.
Ayrıca İzmir’e ise 120
kilometre uzaklıktadır. Sodyum klorür ve florür mineralleri içeren bu
kaplıcanın faydalı geldiği rahatsızlıklar şöyle;
Romatizma
Stres
Damar sertliği
Siyatik
Artroz
Osteoporoji
Spendiyaloz
Vitiligo
Egzama
Saç dökülmesi
Cinsel iktidarsızlık
Kısırlık
Sağlıklı zayıflama
65 odalı ve 140 yataklı
kapasitesi bulunan Natur-Med Termal Kaplıcasının etrafında da kendisi gibi
birçok doğal güzellik ve ören yerleri bulunmakta.
Bunlardan bazıları ise şu
şekildedir;
Efes ören yeri
Meryem Ana ören yeri
Priene ören yeri
Milet ören yeri
Dilek Yarımadası Mili Parkı
Bafa Gölü
Şirince Köyü
AYDIN SIRTLANİNİ MAĞARASI
Aydın’ın Karacasu ilçesine
bağlı olan bir doğal güzelliğimizdir. İlçeye bağlı Yukarı Çamarası köyüne
yürüyerek 1 saatten daha kısa sürede gidilebilir. Girişi çok dardır. Mağaraya
girdikten yaklaşık 5 metre sonra mağara boşluğu başlar.
Mağarada sarkıt, sütun
ve dikitler bulunmaktadır. Mağaranın içerisindeki sıcaklık dışarıya göre daha
düşüktür ama buna rağmen nem miktarı çok daha yüksektir. Mağarada çok sayıda
yarasa yaşar. Sırtlanini Mağarasının uzunluğu yaklaşık 350 metre olup derinliği
ise 30 metreyi geçmektedir.
AYDIN
TARİHİ MEKANLAR
AFRODİSİAS
Aydın bağlı Karacasu ilçesinde
yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias
özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup,
günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli
arkeolojik yerlerinden biridir.Sonraki devirlerde üzerine tiyatro yapılan
höyük, M.Ö. 5000’lere kadar giden Prehistorik bir yerleşmedir. M.Ö. 6. yüzyılda
Aphrodisias küçük bir köydür. İlk Aphrodithe tapınağı da bu devirde
yapılmıştır. Bu görünüm M.Ö. 2. yüzyılda ızgara planlı kentin kuruluşu ile
değişmiştir. Bu devirde kentte, yaklaşık bir kilometrelik bir alana yayılmış
15000 civarında insan yaşamaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus
Aphrodisias şehrini kişisel koruması altına aldı. Bugün ayakta kalan anıtlar
ondan sonraki iki yüzyıl içinde yapıldı.
Tiyatro ve tapınak arasında
etrafı sütunlarla çevrili iki meydan planlandı (Tiberius Portikosu ve Agora).
Antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumu ise kentin kuzey ucunda yer alıyordu.
M.S. 3. yüzyılın sonlarında Aphrodisias Roma İmparatorluğunun Karia Eyaletinin
başkenti oldu. M.S. 4 yüzyılın ortalarında da kentin etrafı surla çevrildi.
M.S. 6. yüzyıldan itibaren bayındır halini ve önemini kaybetmeye başladı.
Aphrodithe Tapınağı kiliseye dönüştürüldü. Küçük bir kasabaya dönen kent 12.
yüzyılda tamamen terk edildi.
Bu kent antikçağın önde gelen
mimarlık, sanat, heykeltıraşlık ve tapınma merkezlerindendir. Bizanslı yazar
Stephanos, kentin kuruluşunu M.Ö. 13. yüzyıla kadar dayandırmaktadır. Karacasu
ilçesinin 12 km. güneydoğusunda bir Karia kenti olarak kurulan Aphrodisias,
altın çağını Roma döneminde yakalamıştır. Bu dönemde olağanüstü güzellikte
mermer heykeller ve yapılar inşa edilmiş ve Aphrodisias stili olarak bilinen
bir sanat ekolü de gelişmiştir.
Yapılan arkeolojik araştırmalar
sonucunda kentte mimarlık ve heykeltıraşlığın yanı sıra tıp ve astronomi
alanlarında da çalışmalar yapıldığı belirlenmiştir. Kentte görülebilecek başlıca
yapı kalıntıları, M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus zamanında yapılan hamam,
büyük havuzlu agora, M.Ö. 1. yüzyılda Tanrıça Aphrodite için yapılan tapınak,
stadyum, tiyatro, tiyatro hamamı, odeon, piskopos sarayı, felsefe okuludur.
ALABANDA
(ARAPHİSAR)
Alabanda antik kenti Aydın,
Çine ve Doğanyurt köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Alabanda antik
kentinin üzerinde bulunduğu Araphisar Doğanyurt köyünün bir mahallesidir. Kent
Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km. batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin
yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır. Alabanda’nın yolu asfalt
olup, antik kentin ortasından geçerek Alinda’ya ulaşmaktadır.
ALİNDA
Aydın bağlı, Karpuzlu ilçesinde
yer alan Alinda, önemli Karia kentlerinden biridir. Alinda’ya Aydın – Muğla
karayolunun 30.km.sinden ayrılan 26 km.lik bir yolla ulaşılmaktadır. Alinda
hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, Strabo’ya göre;
Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından Halikarnassos’tan
kovulunca M.Ö. 340 da Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent
yapmıştır. Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda
kenti Grek kültünü benimser Roma döneminde de önemini sürdüren kent M.S. 3.
yy.a kadar kendi adına para basmıştır. Alinda Bizans döneminde Aphrodisias
Metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.
Alinda kentinin etrafı bir sur
ile çevrilidir. Sur duvarları yerel granit taşından yapılmıştır. Oldukça iyi
korunmuş durumdaki sur duvarları yer yer kulelerle desteklenmiştir. Kente su
sağlayan su kemerleri de yer yer korunmuş durumdadır. Akropolün batısındaki su
kemeri dört ayak üzerine oturmuş yuvarlak kemerli bulunmaktadır. Alinda’da
bugünde ayakta kalan en önemli yapı Agora’dır.
APOLLON
TAPINAĞI
Yenihisar ilçe merkezindedir. Miletos’tan
gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile
ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur. Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II.
Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar
sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri
Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır.
M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya
ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır. Seleukoslar döneminde mabet planda
değişiklikler yapılarak boyutları büyütülmüştür. Artemis, Zeus, Aphrodite
mabetleriyle diğer bazı yapıların da bulunduğu inşaatın Roma devrinde de
sürdüğü, mabet çevresinde ele geçen kitabelerden anlaşılmaktadır. M.S. 250’den
önce mabet önemini yitirmeye başlamış ve M.S. 385’de Theodosios’un emri ile tamamen
önemini yitirmiştir. Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile zaten bitirilmemiş olan
mabedin adytonuna bir kilise yapılmıştır.
GERGA
Aydın ‘a bağlı, Çine ilçesi,
Deliktaş Mevkiinde yer alan kent, Alabanda antik kentinin 13 km.
kuzey-batısında bulunmaktadır. Kentin tarihinin arkaik döneme kadar gittiğini
gösteren izler vardır. Halen kent içinde görülen kalıntılar arkaik dönem ve
Roma dönemine aittir. Gerga Karia kültürünü yansıtan önemli bir merkezdir.
Dağlar arasında kurulmuş bir kent olması nedeniyle Karia karakterini korumuş
olan kentlerden biri olarak nitelendirilmektedir.
HARPASA
Aydın, Nazilli ilçesi’nin
Esenköy Köyü sınırları içerisindedir. Köyün sırtını dayadığı asar tepenin
üzerinde yer alır. Arkaik devirden kalma surların kuzey yönündekiler hemen
hemen büyük ölçüde ayakta kalmışlardır. Şehirde kesintisiz olarak oturulmuştur.
Tiyatro Helenistik dönem özellikleri gösterir. Kent teraslar üzerine
kurulmuştur. Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde iskân gördüğü
buluntulardan anlaşılmaktadır. Bizans döneminde kent küçülmüş ve tepede bulunan
kale içine çekilmiştir. Osmanlı döneminde Arpaz beyliği olarak mülki ve askeri
yönetim merkezi olmuştur. Harpasa’da kuzeye doğru uzanan tepelerin üzerindeki
tepe tümülüsleri Lydia etkisiyle yapılmıştır.
MAGNESİA
Magnesia antik kenti, Aydın,
Germencik ilçesi, Ortaklar Bucağı’na bağlı Tekin Köyü sınırları içinde,
Ortaklar-Söke karayolu üzerindedir. Kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen
Magnetler tarafından kurulmuştur. Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine
Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri bilinmemektedir.
Diodor, Menderes Nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen
salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö.
400-399 taşıdığını yazmaktadır. Büyük bir olasılıkla Thibron yeni bir kent
olmaktan çok, Magnesia kenti sakinlerini bugünkü Magnesia’nın eteklerinde Thorax
(Gümüş) Dağı’nın eteklerinde Leukophyr’e getirmiş ve orada korumuş olmalıdır.
Bu nedenle bugünkü Magnesia’ yı da daha sonraki bir dönemde kurulmuş saymak
doğru olacaktır.
Yeni Magnesia çevresi surla
çevrili, yaklaşık 1300x1100 m2 bir alanı kapsayan, ızgara planlı cadde ve sokak
sistemine sahip bir kentti. Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari
ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipti. Magnesia’nın zamanımızdaki ünü;
tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten
kaynaklanmaktadır. Antik yazar, mimar Vitruvius’a göre Hermogenes,
Pseudodipteros tapınak planını ve sütun aralıklarına göre tapınak tiplerini
belirleyen ilk mimardır. Vitruvius ayrıca Hermogenes’in baş eserinin
Magnesia’daki Leukophryne Tapınağı olduğunu da söylemektedir. Hermogenes bu
tapınağı arkaik döneme ait ilk tapınağın yıkıntıları üzerine Helenistik dönemde
inşa etmiştir. Tapınak İon düzeninde 8x5 sütunlu olup 67,5x40 m. Boyutuyla
Anadolu’nun Helenistik dönemdeki dördüncü büyük tapınağıdır.
MASTAURA
Aydın, Nazilli, ilçesi, Bozyurt
Köyü’nün 1 km. kuzeyinde, doğu ile batısı dik ve yüksek tepelerle çevrili,
ortasından Mastaura deresinin geçtiği, dar vadinin kuzeyinde, asıl tepenin
güney eteklerinde yer alan küçük bir antik yerleşim yeridir. Antik yol üzerinde
kurulmuş olan Mastaura, zeytin, incir, üzüm bahçeleri ile kaplı tarım arazisi
durumunda ve tamamı şahısların mülkiyetindedir. Bugün görülebilen yapı
kalıntıları şehrin kuzeybatısında, iki kademeli kemerli terasla oluşturulan
sahne binası bugün kısmen korunmuş vaziyette olup, orkestra kısmı zeytin
ağaçları ile kaplıdır, cavea kısmı ise tamamen tahrip olmuş, sadece yer yer
dolgu malzemesi görülmektedir. Kentin ortasında taş, kireç harç malzeme ile
inşa edilmiş yüksek bir teras duvarı, üzüm ve incir bahçeleri içinde
görülmektedir. Kentin yer aldığı vadiyi oluşturan doğudaki tepenin kuzeyinde
üst noktada kule olabilecek bir kalıntı mevcuttur. Şehrin güneydoğusunda yer
alan nekropol alanındaki yarısı açıkta olan mezarlar Roma Dönemi özellikleri göstermektedir.
MİLET
Yenihisar ilçesi, Balat köyü
yakınlarındadır. Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere
Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina
Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar
kurulmuştur. İonia’nın en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı
vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Özellikle M.Ö.
650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir.
M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız
bir kent olmuştur.
Erken Hıristiyanlık döneminde
de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda
Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Ören
yerinde bu dönemlerden kalma; Milet Tiyatrosu, Faustina Hamamı, agora, tören
caddesi, anıtsal çeşme, gymnasium, Virgilius Capito, hamam, Türk hamamı, Athena
Tapınağı stadium, delphinion, liman anıtı, agora, Zeus Olympios Temenosu, bouleuterion
(Senato Binası), Mısır Tanrılarının Temenosu kalıntıları bulunmaktadır.
NYSA
Antik Karia bölgesinin önemli
bir kenti olan Nysa, Aydın – Denizli karayolu üzerinde Aydın’ın 30 km.
doğusunda Sultanhisar İlçesi’nin 3 km. kuzeybatısında yer almaktadır. Nysa‘nın
kuruluşu hakkındaki bilgileri Augustus devrinin ünlü gezgin ve coğrafyacısı
Amasyalı Strabon (M.Ö.63 –M.S.21) ile tarihçi Stephanos’un anlattıklarından
öğreniyoruz. Eskiden Karia olarak adlandırılan bölge Helenistik devirde, M.Ö.
3. yüzyılın ilk yarısında Seleukos’un oğlu I. Anthiochos Soter tarafından
kurulmuştur.
Kentin en önemli yapıları
arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı,
bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük
İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000
kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça
Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve
fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız
bir bölümü ayaktadır.
TRALLEİS
Tralleis antik kenti Aydın
ilinin kuzeyinde, Kestane dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde yer
almaktadır. İl merkezine 1 km. uzaklıkta olan kent, argoslular ve
Tralleis’liler tarafından kurulmuştur. Menderes havzasının verimli toprakları
üzerine kurulmuş olan bu kent M.Ö.334’te İskender tarafından alınmasından sonra
Helenistik krallıklar arasında sık sık el değiştirmiştir.
Tralleis’te bu gün ayakta kalan
tek yapı “Üç Gözler” olarak adlandırılan 2. asırda yapılmış olan, antik çağın
eğitim, spor ve kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait
kalıntıdır.
AHİ
BAYRAM(AHİ İBRAHİM) TÜRBESİ
Çine Ahmet Gazi Camisi’nin
güneydoğusunda, caminin avlusundadır. Bu türbenin Ahmet Gazi’nin kardeşi Ahi
Bayram’ın ya da İbrahim Efendi isimli bir kişiye ait olduğu sanılmaktadır. XIV.
yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu türbe eyvan tipi türbeler gurubundandır.
14. yüzyıl başında Menteşe Beyliği zamanında yapılmış olduğu tahmin edilen
türbe dörtgen planlıdır. İki katlı olan türbe kubbe ile örtülüdür. Türbenin üç
duvarında birer penceresi olup, alt yapının üstünü sekizgen bir kasnağın
taşıdığı sekizgen piramit biçiminde bir külah örtmektedir. Türbede iri mermer
bloklar ve bu dönemde çok az görülen tuğlalardan yararlanılmıştır. Bu tuğlalar
biri yatay, diğeri dikey olmak üzere sıralanmıştır. Bu türbede Ahmet Gazi
Camisinde olduğu gibi Bizans devrinden kalma devşirme parçalardan
yararlanılmıştır.
AHMET
GAZİ CAMİİ
Aydın Çine’ye bağlı Eski Çine
Köyü’nde bulunan Ahmet Gazi Camii (Ulu Cami) Miladi 1308 yılında (XIV. yüzyılın
ilk yarısı) inşa edilmiştir. İnşaatı hakkında ayrıntılı bilgiler
bulunmamaktadır.
ARPAZ
KALESİ
Nazilli’ye bağlı Erenköy’de
bulunan yapı grubu, bir Karya kenti olan Harpasa Kalesi’nin eteklerinde
kurulmuştur. Bazı kaynaklarda buranın ismi Arpaz Kulesi olarak da geçmektedir.
Akçay’a kadar uzanan ekili araziyi kapsamı içine alan büyük çiftlik
işletmesinin sahibi, Arpaz Beyleri tarafından XIX. yüzyıl başlarında inşa
ettirilmiştir. Ancak burada XVII. Ve XVIII. yüzyıllara ait, Osmanlı Dönemi kalıntıları
ile de karşılaşılmıştır. Buna dayanılarak da kalenin daha erken bir dönemlerde
yapılıp, sonradan yenilendiği de düşünülebilir. Burası bir bey konağı, güvenlik
kulesi, ambar, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırır. Kule, Arpazlı
Hacı Hasan Bey’in, II. Mahmut zamanında Rodos’tan getirdiği ustalara
yaptırmıştır.
BEY
CAMİİ
İstasyon binası yakınında
bulunan ve Süleyman Bey Camisi, klâsik Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Süleyman
Bey’in vakfiyesinden, Üveys Paşazade Mehmet Bey’in torunu ve Cezayir Beylerbeyi
Mustafa Paşa’nın oğlu Süleyman Bey tarafından 1683 yılında yaptırıldığı
öğrenilmiştir.
BEYLER
KULESİ (DONDURAN KALESİ)
Aydın, Yenipazar ilçesi
Donduran Köyünün güneyinde yer almaktadır. Moloz taş tuğla ve yer yer mermer
spoilen malzemeden inşa edilmiştir. Birbirine bitişik iki kare mekandan oluşan
kulenin batı cephesine bitişik kare mekan daha küçük ebatlardadır. Kubik bir
yapı olan Donduran Kulesi: Birinci, ikinci ve teras katından oluşmaktadır.
Ahşap kat döşemeleri yandığı için mevcut değildir. İkinci kat doğu duvarında
üçgen alınlıklı ocağı bulunmaktadır. Teras katta duvarlarda mazgal delikleri
vardır. Giriş kapısı yine bu cephede birinci katın duvarının ortasındadır.
Kuleye giriş muhtemelen çekme köprünün iç tarafındaki merdiven basmakları ile
sağlanıyordu. Çekme köprünün makara sisteminin kalıntıları kapının ahşap
lentosunun ortasındaki makaradan anlaşılmaktadır. Duvarlarda büyük ve küçük
çatlaklar vardır. Kule devrin anlayışına uygun olarak köyün üstünde, köy ve
Menderes ovasına hakim bir konumda inşa edilmiştir. Kulenin kesin yapım tarihi
belli değildir. Köyün içindeki çeşmelerin kitabelerindeki H.1177-1178
(1763-1764), (1764-1765) tarihleri kulenin yapım tarihlerine ışık tutmaktadır.
Kulenin önemi Aydın ilinde ayakta kalmış üç kuleden biridir.
CİHANOĞLU
CAMİİ
Aydın, Köprübaşı
Mahallesi’ndedir. Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında
yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğla karışımı olan cami, 9.50x9.50 m. Boyutunda
kare planlıdır. XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı mimarisine egemen olan
barok üslubunda yapılmıştır. Bu özellikler sütunlarda, kabartma motiflerinde ve
mimarisinde tümüyle yansımıştır. Camiye 15 basamaklı bir merdivenle çıkılır.
Son cemaat yeri dört yuvarlak sütun üzerine oturtulan üç kubbe ile örtülüdür.
Giriş kapısının etrafı mermer sövelerle sınırlandırılmıştır. Bu kapının
üzerinde h.1170 (1756) tarihli yapım kitabesi bulunmaktadır:
CİHANOĞLU
KULESİ
Cihanoğlu Kulesi Koçarlı ilçe
merkezinde 18. yy.dan kalma kagir bir yapıdır. Cihanoğulları'nı baskınlardan
korumak için yaptırılan bina, konakla bağlantılı bir halde iken 1948 yılında
geçirdiği bir yangın sonucu konağın yanıp yıkılması ile kule tek başına kalmıştır.
19. yy. başında bir takım değişiklikler geçirmiş hamam ve teras gibi
düzenlemeler eklenmiş, bu sırada stuko kaplama alçı süsler yapılmıştır. 20. yy
başlarında hamam olarak işletilmek üzere kiraya verilmesi üzerine yine bir
takım değişiklikle olmuş, 4. yüzey pencereleri büyütülmüş, 3. yüzeydeki tuvalet
ve ocak tuğla duvarla yapılmıştır.
ÇİFTLİK
TÜRBESİ
Çine-Koçarlı yolu üzerindeki bu
türbe Aydın’ın tanınmış ailelerinden Cihanzadelerden Safiye Sultanındır. XVIII.
yüzyılda yapıldığı sanılan türbe, moloz taştan olup, yan yana iki ayrı kare
bölümden oluşmuştur. Türbenin üzerini iki küçük kubbe örter. Cephe
görünümlerinde sonraki yıllara tarihlenen büyük sivri kemerli alınlıklar
yerleştirilmiştir.
GÜVERCİNADA
KALESİ
Kuşadası İlçesi, Hacıfeyzullah
Mahallesinde bulunan Güvercinada Kalesi, Kuşadası Körfezinin ağzında limanı
koruyan bir konumda yapılmıştır. Güvercinada üzerinde, Barbaros Hayrettin Paşa
tarafından yaptırılan bir iç kale ve İlyas Ağa tarafından yaptırılan surlar yer
almaktadır. Bu surlar Mora İsyanı sırasında adalardan ve denizden gelebilecek
saldırıları önleyebilmek için yaptırılmıştır. Surlar adayı çepeçevre saracak
şekilde yaklaşık 3 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kalenin yapımında
kullanılan taşlar Yılancıburnundan getirilmiştir. Surların güneyinde doğu
yönüne cepheli merdivenlerle çıkılan yuvarlak kemerli ve iki kule ile korunan
kale giriş kapısı yer almaktadır. Kuzey kule beşgen, güney kule ise silindirik
biçimdedir. Kapı üstündeki kitabe boşluğu daha önce burada bir kitabenin olduğunu
göstermektedir. Surların inşa kitabesi, kuzeydeki kule duvarı üzerinde
bulunmaktadır. Kitabe 4 satır ve 20 mısradır.
İLYAS
BEY CAMİİ
Söke’de Miletos’un yanındaki
Balat Köyü’ndedir. Menteşoğullarından İlyas Bey tarafından 1404 yıllarında
yaptırılmıştır. Cuma Camisi ismiyle tanınan bu caminin yapımında Miletos antik
kentinin mermer blok taşlarından yararlanılmıştır. Bu yüzden de caminin içerisi
ve dışı düzgün mermer bloklarla kaplanmıştır. Kare planlı caminin kuzeydeki
mermer, taş işçiliği yönünden önemli sivri kemerli kapısı üzerinde h.806 (1403)
tarihli üç satırlı yazıtı bulunmaktadır.
KOÇARLI
CİHANZADE MUSTAFA CAMİİ
Hacı Mustafa Ağa Camii adıyla
da anılmaktadır. Koçarlı kent merkezinin en eski camisidir. Çarşı içerisinde
merkezi bir konuma sahiptir. 17. yüzyılın ikinci yarısında (1753-1756)
yapıldığı bilinmektedir. Birincisi 1850’li yıllarda olmak üzere birkaç defa
onarım geçirmiştir. En son onarım ise betonlaşmayı önlemek ve oluşan
tahribatları gidermek için birkaç yıl önce yapılmıştır.
KÖRTEKE
KALESİ
Aydın İli Bozdoğan İlçesi,
Körteke Köyü’nün kuzey doğusunda yer alan yüksek bir tepe (Kale Tepe ) üzerine
kurulmuş İç Karya’nın leleg tipi tepe kentlerinden biridir. Bu kent muhtemelen
XYATİS Kentidir. Kale duvarları üzerinde değişik dönemlere ait izlerin
bulunuşundan ötürü farklı çağlarda kullanıldığı sanılmaktadır. Kayalık tepe
üzerinde akropol yer almaktadır. Doğu ve batıda birer kule ile ortada bir
sarnıç bulunmaktadır. Akropol üç kuleli iç sur ile güneyden kuşatılmıştır.
KURŞUNLU
MANASTIRI
Davutlar’a yaklaşık 10 km.
uzaklıkta yer alan Kurşunlu Manastırı’nın 11. yüzyıl Bizans yapısı olduğu
tahmin edilmektedir. Manastırda yemekhane, kiler, mutfak, keşiş odaları, revir,
şapel (küçük kilise), mezarlık, manastır surları, sur mahzeni ve savunma odaları
gibi bölümler mevcuttur. Şapelin tavanındaki fresklerde İkonaklastik dönemde
simgesel ve geometrik motifler ile 9. yüzyılın ikinci yarısında İkonaklastik
dönemden sonra dinsel olaylar ya da kişiler betimlenmiştir.
ÖKÜZ
MEHMET PAŞA KERVANSARAYI
Kuşadası İskelesi yakınındadır.
1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalın ve
yüksek duvarların çevrelediği dikdörtgen avlunun etrafında iki katlı, revaklı
kapalı mekân vardır. Moloz taş ve devşirme taş malzeme kullanılarak inşa
edilmiştir. Küçük bir iç kale görünümünde olan kervansaray, en üst kısmı üçgen
uçlu, sivri dendanelidir. Geniş avlu etrafında sıralanmış odalar vardır.
Çeşitli dönemlerde restorasyon görmüş ve sağlam durumdadır. Kuzeybatı ve
güneydoğudaki köşelerde arkadan üst kata çıkan iki merdiveni bulunmaktadır.
Kervansarayın girişi kuzeyde olup, mermer kapı boşluğu kemerle örülmüştür.
Günümüzde otel ve turistik tesis olarak kullanılmaktadır.
RAMAZAN
PAŞA CAMİİ
Aydın Çarşısı içerisindeki
Ramazan Paşa Camisini 1595’te Üveys Paşa’nın kardeşi Ramazan Paşa
yaptırılmıştır. Cami 1899 depreminde tamamen yıkılmıştır. Günümüze ulaşan
camiyi Sökeli Halil Paşa yaptırmış, orijinalliğinden uzaklaşan camide karmaşık
bir üslup görülmektedir. Burada Avrupa mimarisinden yararlanılmak istenmişse de
bunda başarılı olunamamıştır. Cami, kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır.
Kubbe kasnağındaki yuvarlak pencereler barok kıvrımlarla çevrelenmiştir. Ahşap
giriş kapısı, oyma işleri ile bezenmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbe ile
örtülmüştür. İçerisini barok üslubu anımsatan on uzun pencere ve su damlacığı
şeklindeki küçük pencereler aydınlatmaktadır. Alçı kabartmalar, renkli cam
işçiliği ve ağaç oymacılığı bakımından süslemeleri önemlidir. Caminin iç
bezemesi bütünüyle barok üsluptadır. Kurtuluş Savaşı sırasında 22 Mayıs1919’da
direniş toplantısı bu cami içerisinde yapılmıştır.
ÜVEYS
PAŞA CAMİİ
Aydın’ın en eski camisi olan
Üveys Paşa Camisi, Kadı Muhiddin Efendi’nin oğlu Mısır Beylerbeyi Üveys Paşa
tarafından 1568 yılında yaptırılmıştır. Üveys Paşa, Başdefterdarlık ile Budin
ve Mısır Beylerbeyliklerinde bulunmuştur. Avlu içerisinde kare planlı tek
kubbeli küçük bir camidir. Yüksek kasnak üzerine oturan kubbesi kiremit
kaplıdır. Dört sütunlu son cemaat yeri kirpi saçaklıklı üç kubbecik ile
örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde yazıtı bulunmaktadır. Mihrap ve minberinde
dikkati çeken bir bezeme olmayıp sadedir. Büyük olasılıkla caminin yandığı
sırasında içerisindeki bezemelerle birlikte tahrip olmuştur. Cami 1899
depreminde yıkılmış, yeniden yapılmış, Yunan işgali sırasında yakıldığından
1947-1948 yıllarında onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.
YÖRESEL YEMEKLER
Aydın mutfağı,
zeytinyağlı yemekleri, incir, üzüm ve bunlardan
yapılan şaraplar, narenciye ürünleri, turunç reçeli ve
çipura, kefal, mercan ve barbunya gibi zengin balık çeşitleri ile Türkiye'nin çeşidi bol ve lezzetli mutfakları arasındadır.
Yörenin kendine özgü yemeklerinden bazıları; çorbalardan tarhana çorbası, kulak
çorbası; yemeklerden acılı güveç, patlıcan biber kızartma, zeytinyağlı kırlı kızartma, zeytinyağlı taze ve kuru börülce, patlıcan kavurma,
sarmaşık ve kedirgen kavurma, yaprak sarma, etli
nohut yahnisi, nohutlu kereviz, etli enginar, arap saçı,ciğer sote, imambayıldı, keşkek, tandır kebap, yuvarlama (sıkma), paşa böreği,
cilav(ayran böreği);
salatalardan patlıcan-biber teretoru (turşusu),
börülce teretoru, turp otu salatası, semizotu salatası, çingene pilavı;
tatlılardan ise irmik helvası, zerde, muhallebi, sütlaç, aşure, lokma, pelvize tatlısı, paşa böreği,
yuvarlama, ısırganotu böreği
sayılabilir.
KEŞKEK
Malzemesi: 1 kg buğday (aşurelik buğday), 1
adet tavuk veya 1 kg kuzu eti, tereyağı, tuz,
su.
Hazırlanışı: 1 kg
ayıklanmış ve yıkanmış buğday geniş bir tencerenin içinde kaynatılır ve sonra
suyu süzülür. Buğdaylar
ezilir. Ayrı bir tencerede kaynayan etler de tencereden çıkarılarak lif lif
olacak şekilde parçalanır. Büyük ayrı bir tencerenin
içine ezilmiş buğdaylar
konularak et suyu ve etle karıştırılır.
Yemek tahta kepçe ile karıştırılırken
ezilmeye devam edilir. Sakız gibi oluncaya kadar karıştırılarak pişirilir.
Servis tabaklarına alınan keşkeğin üzerine tereyağı ile kavrulan kırmızı biber dökülerek sıcak
servis yapılır.
Aydın yöresinde düğün, sünnet
gibi özel günlerde keşkek
yapılır.
YUVARLAMA
Malzemesi: 1 kg kıyma, 150 gr tereyağı, 2 baş orta büyüklükte
tereyağı, 250 gr yoğurt, 2
yumurta, 1 çorba kaşığı karabiber, yeteri kadar un, 1 çorba kaşığı tuz, 1 çorba
kaşığı kırmızı
biber, 2,5 bardak su.
Hazırlanışı: 1 kilo
kıymanın içine rendelenmiş soğan, karabiber, tuz, yumurta ilave edilip yavaş yavaş yoğrulmaya başlanır.
Daha sonra içine azar azar un ilave edilerek iyice yoğrulur ve kulak memesi kıvamına geldiği zaman, fındık büyüklüğünde parçalara ayrılarak avuç ortasında
yuvarlanır. Yuvarlamalar bir tavada kızartılır. Ayrı bir tencerede tereyağı eritilerek tuz, kırmızı biber ve su ilave
edilerek kaynamaya bırakılır. Kaynayan su içersinde yuvarlamalar bırakılarak 45
dk pişmesi beklenir. Pişen yemeğin üzerine ezilmiş kese yoğurdu, kızdırılmış yağ içine
konulan toz biberli sos dökülerek servis yapılır.
BOLAMA (Lok Lok
Pilavı)
Malzemesi: 1 kg kuşbaşı dana eti, 1 su bardağı nohut, yarım kg arpacık soğanı, 1 çay bardağı sıvı yağ, domates
salçası, 3-4 diş sarımsak,
tuz, karabiber, 1 kaşık tereyağı, domates, biber, 6 su bardağı pirinç, 2 litre su.
Hazırlanışı: Et,
arpacık soğanı, sarımsak, tuz,
karabiber, salça, yağ, doğranmış domates,
biber, akşamdan ıslatılmış nohut derin bir kap içerisinde karıştırılır. Üzerine iki çatal çapraz şekilde konulup derin büyük bir tepsiye çevrilir.
Dışında iki üç parça et ve nohut bırakılır ki
yemeğin piştiği anlaşılsın. İçerisine iki litreye yakın su konur. Tepsinin
üzerine de dağılmaması için taş gibi bir ağırlık
konulur. Orta ısıda pişen yemeğin suyu azaldıkça su ilave edilir. Nohut ve
et yumuşayınca pirinç eklenir ve ateş kısılır. Pilav piştikten sonra etin üzerindeki ağırlık alınır. Bir kaşık tereyağı yemeğin üzerine parçalar halinde konulur ve ağzı kapalı olarak demlenmeye bırakılır. Kuşadası’nda adak yemeği, Aydın’da ise dilek yemeği olarak bilinmektedir.
KIRLI KIZARTMASI
(Evsimle)
Malzemesi: 1 kg seçilmiş ince
patlıcan, 6-7 tane yeşil sivri
biber, 1 demet taze soğan veya
kuru soğan, sarımsak, bir çay bardağı zeytinyağı veya ayçiçeği yağı,
maydonoz, tuz, yarım kg taze yoğurt.
Hazırlanışı: Patlıcanların
kabuğu aralıklı olarak boyuna soyulduktan sonra
sapı koparılmadan, uzunlamasına dörde dilinir. Tuzlu suda 30 dakika bırakılarak
acısı çıkartılır ve sonrada tavada kızartılır. Sonra soğan, biber, sarımsak aynı tavada kızartılır.
Hepsi birlikte daha önceden kızartılmış olan
patlıcanın üzerine yayılır. Yarım su bardağı ile pişirilir. Üzerine maydanoz doğranıp tuz serpilir. Soğuk olarak servis yapılır. İsteğe göre yoğurtlu olarak da servis yapılır.
ZEYTİNYAĞLI TAZE BÖRÜLCE
Malzemesi: 1 kg taze
börülce, 2 adet kuru soğan, 3
adet domates, 1 çay kaşığı tuz, 1 çorba kaşığı kırmızı
biber, bir buçuk çay bardağı
zeytinyağı, iki bardak su.
Hazırlanışı: börülcelerin
uçlarında ve yanlarında bulunan lifler ayıklanır, fasulye gibi üçe veya dörde bölünerek
doğranır. İnce kıyılmış soğanlar
zeytinyağı ile kavrulur. Kavrulan soğanların üzerine yıkanmış börülceler ve kuşbaşı doğranmış
domatesler ilave edilir. Üzerine tuz ve biber ilave edilerek kavurmaya devam
edilir.10 dk kadar kavurduktan sonra 2 bardak su ilave edilerek 15-20 dk daha
kaynatılarak ocaktan alınır ve sıcak servis yapılır.
SEMİZOTU YEMEĞİ
Malzemesi: 1 bağ
semizotu, 1 fincan pirinç, 1 soğan,
yeteri kadar zeytinyağı ve tuz.
Hazırlanışı:
Semizotu yıkanır, ayıklanır, ve 1 cm boyunda doğranır. Soğan küçük küçük doğrandıktan sonra pembeleşicinceye kadar kavrulur. Üzerine semizotları
ilave edilerek pirinç ve su konur. 10 dk pişirilerek
suyu çekildikten sonra servis yapılır.
MANTAR KAVURMA
Malzemesi: 1 kg mantar, bir soğan, bir çay
bardağı salça, yeteri kadar zeytinyağı.
Hazırlanışı:
Mantarlar yıkanıp temizlendikten sonra suda haşlanır. Haşlanan mantarlar ince ince kıyılır. Soğanlar zeytinyağı ile
biraz kavrulduktan sonra üzerine sırasıyla mantar, salça, biber ve tuz ilave
edilir. 15-20 dk kavrularak ocaktan alınır ve servis yapılır. Aydın’da yaygın
olarak yapılan bir kavurma türüdür.
KABAK TATLISI
Malzemesi: 2 kg balkabağı, 2,5 su
bardağı toz şeker
Hazırlanışı: Kabak
iri iri dilimlenip soyulur ve çekirdekleri çıkartılır. Kabak iki üç parmak genişliğinde
istenilen uzunlukta ince ince doğranır. Büyük
ve yayvan bir tencereye dizilirken aralarına şeker
serpilir. Kabak üstü kapalı olarak bir gece bekletilir. Gece şeker ile bekletilen kabak orta ateşte yumuşayana
kadar pişirilir. Kabağın şerbetinin koyulaşması için bir süre de tencerenin kapağı açık olarak pişirilir. Soğuduktan
sonra servis tabaklarına alınarak dövülmüş ceviz içi
veya fındık içi üzerine serpilir.
ZERDE
Malzemesi: 1.5 su bardağı toz şeker, 5 su bardağı su, 1 çay kaşığı pirinç, 2 çorba kaşığı buğday nişastası,
yarım çay bardağı dövülmüş karanfil.
Hazırlanışı: Pirinç
ılık su içerisinde yarım saat bekletilir. Daha sonra pirinç yıkanarak 5 su bardağı ile 20-25 dk pişirilir. İçerisine şeker ve nişasta
ilave edilir. 1-2 dk daha kaynattıktan sonra ocaktan alınır. Islatılmış servis tabağının içine
dövülmüş karanfil serpilir ve üzerine serde dökülür.
Soğuk olarak servis yapılır.
AYDIN YÖRESİ HALK OYUNLARI
Erkek zeybek oyunları: Bayramlarda, kurtuluş günlerinde, düğünlerde,
nişanlarda, sünnet düğünlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında ve kutlamalarda
herkesin izleyebileceği geniş mekanlarda oynanan oyunlardır.
Oyunlara en az iki zurna ve bir davuldan oluşan çalgı takımı eşlik eder. Oyunda tek zurna-davul kullanılmışsa usta oyuncular “ayağım dönmeyo” diyerek oyuna kalkmazlar. Erkek
zeybek oyunlarında cura, bağlama,
tambur, çoban düdüğü, dilsiz
kaval, keman, klarnet, cümbüş gibi çalgılar
da kullanılabilmektedir. Darbuka kadın çalgısı olarak kabul edildiğinden erkek zeybek oyunlarında kullanılmaz.
Yiğitlik, mertlik, çeviklik, atılganlık, sağlam karakterlilik anlamına gelen zeybekliğin oyunları da aynı kavramlar üzerine kurulmuştur. Oyunlarda akılcılık hakimdir. Soğukkanlılık ve kararlılık vardır.
Zeybek oyunları çoğunlukla içten
geldiği gibi yukarıda yansıtılan unsurları yansıtarak
oynanır. Oyuncu ruhen coşmadıkça
oyuna başlamaz. Oyunun güzelliği ruhundaki coşkuyla
orantılıdır. Düğün ve
benzeri eğlencelerde kişilerin oynama sırasını “yasakçı” denilen kişiler yönetir. Yasakçılar düğünlerde misafirlerin geliş sırasını ve oturma yerlerini göz önünde
bulundurarak, oyun oynayacakların sırasını atlamaksızın sırası gelen kişinin hafifçe kolundan tutar ve oyun alanına
iter. Bunu yaparken de çalgı takımına “varıyoo” diye bağırır.
Çalgı takımı oyuna kalkanın hangi oyunu oynayacağını yasakçıdan evvel öğrenmiştir. O
anda baş zurna dikkat işareti
olarak ilk sesleri tizden çalmaya başlar. Buna
yörede “ti” denir. Davulcular tokmakları iyice kaldırarak davulları patlatacakmış gibi ritmi bozmadan indirirler. Oyuncu kuş hafifliğiyle
yerinden kalkarak, oyun alanına çıkar. Ellerini toprağa sürer.Bu hareketin iki amacı vardır:
Birincisi parmakların iyi şaklamasını
sağlama, ikincisi ise topraktan bereket ve
kuvvet alınmasıdır. Oyuncu sonra oyun alanında bir daire çizer. Bunun anlamı
ise Aydın-Merkez-Yılmazköy'lü Uzun İbrahim
Efe’den öğrendiğimize göre “sınırlarını çizdiğim bu topraklar, bu yer, bu yurt benimdir.
Sakın ola düşmanım bu yerlere göz
dikmesin, bu topraklarda benden başkası barınamaz”
şeklindedir.
Gezinme süresince çalgıcılar coşmuş, oyuncu havaya girmiştir. Ağır ve
kararlı figürlerle oyun başlar. Bu
arada aynı coşkuya kendini kaptırmış olan izeleyenler kağıt para çıkarıp havada sallayarak davulcu çağırırlar. Davulcular ritmi bozmadan
davullarını çalarken bu paraları toplamak için koşuşurlar. Alınlarına yapıştırılan paraları, baş zurnacının önündeki mendile atarlar. Oyuncu
para basma işi bitene kadar oynamaya
devam eder. Davullar, zurnalar ve oyuncu bütünleştiğinde coşkunun
zirveye çıktığı noktalarda oyuncu nara
atar ve bu coşkuyu daha da körükler.
Oyunlarda ani davranış ve atılışlardan sonra gelen duruşlarda heykelleşme açık
olarak görülür. Duruş, bakış ve davranışlarda
cesaret, mertlik ve kendine güven vardır. Figürlerdeki sıçrayıp atamalar düşman üzerine yapılan saldırı ve baskınları,
yere diz vurmalar düşmanın nasıl
ezileceğini anlatır. Oyuncu tek başına oynarken iznini almadan oyuna katılmak ayıp
ve saygısızlık sayılır. Çalgıcılar her ne sebeple olursa olsun oyuncu oyunu
bitirmeden susmazlar. Yörede ikili ve toplu oynanan zeybek oyunlarında açıkça
bir ekip oyunu durumu vardır. Oyuna birlikte kalkılır, birlikte bitirilir.
Ağır zeybek
oyunları genellikle gezinmelidir. Gezinme yorucu nitelikte olan zeybek oyunlarında
oyuncunun dinlenmesini soluklanmasını sağladığı gibi havaya girmesini de sağlar. Karaali Koşması, Çine
İki Parmak Zeybeği, Koca
Arap zeybeği, Ataköy Zeybeği gezinme başlarında
veya ortalarında gezinme görülen oyunlardan bazılarıdır.
1- Aydın Zeybeği
2- Yörük Ali Zeybeği
3- Gerali Zeybeği
4- Harmandalı Zeybeği
5- Ortaklar Zeybeği
6- Nazilli Zeybeği
7- Germencik İnova
Zeybeği
8- Çine İki Parmak
Zeybeği
9- Bayındır Koşması
Zeybeği
10- Abdal Havası Zeybeği
11- Karaali Koşması
Zeybeği
12- Soğukkuyu
Zeybeği
13- Ataköy ( Damderesi) Zeybeği
14- Sabah Namazı Zeybeği
15- Kocaarap Zeybeği
16- Yağmur Yağdı
17- Kuruoğlu Zeybeği
18- Kerimoğlu Zeybeği
19- Kadıoğlu Zeybeği
20- Elifoğlu Zeybeği
21- Tahtacıoğlu Zeybeği
22- Hataboğlu
(Hatipoğlu) Zeybeği
23- Sinanoğlu Zeybeği
24- Ödemiş Zeybeği
25- Muğla Zeybeği
26- Ağır
Melas(Milas) Zeybeği
27- Eski Tavas Zeybeği
28- Yeni Tavas Zeybeği
29- Köroğlu Zeybeği
30- Ege Çiftetellisi (Kadın/Erkek)
31- Mevlana (Kadın/Erkek)
32- Sepetçioğlu (Kadın/Erkek)
Aydın Yöresinde Oynanan Kadın Oyunları:
Düğün, nişan, sünnet düğünü, hıdrellez
ve çeşitli eğlence
toplantılarında oynanan oyunlardır. Kadın oyunlarına öncelikle cümbüş, darbuka, tef bazen de kemandan oluşan “çengi” adı verilen çalgı gurubu eşlik eder. Yöre kadın oyunları imkan bulunduğunda bağlama
ailesi, kabak kemane, dilsiz kaval gibi sazlar eşliğinde de oynanır.
Yörede kadın oyunları erkek oyunlarına kıyasla daha zarif,
daha kıvraktır. Erkek oyununun yumuşatılmış şekli
olarak olarak oynanan Harmandalı, Aydın Zeybeği, Muğla Zeybeği, Kerimoğlu Zeybeği ağır zeybek türü oyunlar tek kişi tarafından ritme bağlı kalınarak oynanır.
İnce Memed, Şu Dalma, Eğil Kavak
oyunları da tek kişi tarafından
oynanmaktadır. Güdüşlünün Çeşmesi, Çine Çayı, Siyah Makarada İpliğim, Et
Aldım oyunları daha ziyade ikili veya toplu olarak karşılama ve halka biçimlerinde oynanmaktadır.
Kadın oyunlarımızın ezgilerinin geneli sözlüdür. Sözler
genellikle izleyiciler tarafından söylenir. Oyunlarda parmaklar şıklatılıp, ritm aracı olarak oyuna katılır.
Kollar çoğu zaman eller kulak hizasında
olacak biçimde yanlardadır. Ayak brunlarına bir kuş hafifliğiyle
bilinçli olarak basılır. Oyunlar 360 derecelik tam dönüşlerle süslenir. Bu dönüşler etrafa bereket saçma anlamındadır.
1- Harmandalı Zeybeği
2- Aydın Zeybeği
3- Muğla Zeybeği
4- Kerimoğlu Zeybeği
5- İnce Memed
6- Eğil kavağım
7- Çine Çayı (Ah Olaydım)
8- Et Aldım Elim Yağlı
9- Hergün Sarhoş
10- Çıtır Çıtır Basmalar
11- Fatma Gelin
12- Siyah Makarada İpliğim
13- Yandım Ayşem
14- Altı Kızlar
15- Ayşem
16- Şu Dalmanın
Dağını Duman Bürüdü
17- Güdüşlünün Çeşmesi (Pembe Grebimin Oyası
18- Dam Ardına Dolaştım
19- Eklemedir Koca Konak
33- Ege Çiftetellisi (Kadın/Erkek)
34- Mevlana (Kadın/Erkek)
20- Sepetçioğlu (Kadın/Erkek)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)