13 Aralık 2015 Pazar


AYDIN

Yüzölçümü
 - Toplam  7,943 km2 (3,1 mi2)
Nüfus (2014)
 - Toplam  1,041,979
 - Yoğunluk       129/km² (334,1/sq mi)
Posta kodu 09xxx
Alan kodu  (+90) 256
Plaka kodu 09

Aydın, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık yirminci şehri. Ege Bölgesi'nde yer alan, turizm ve tarım açısından en gelişmiş illerdendir. Ege Denizi'ne kıyısı vardır. Didim ve Kuşadası gibi Türkiye'nin iki önemli turizm merkeziyle turizm potansiyeli yüksek bir ildir. Plaka kodu 09'dur. Aydın, Türkiye'nin ilk demiryolu kurulan şehridir. Aydın'da çok sayıda tarihî eser bulunur. Türkiye'nin en uzun ikinci tüneli buradadır. Nüfus bakımından Ege Bölgesi'nin İzmir ve Manisa'dan sonraki 3. büyük ilidir. İlde 17 ilçe bulunur.

AYDIN İLÇELERİ

 »  Bozdoğan
 »  Buharkent
 »  Çine
 »  Didim
 »  Germencik
 »  İncirliova
 »  Karacasu
 »  Karpuzlu
 »  Koçarlı
 »  Köşk
 »  Kuşadası
 »  Kuyucak
 »  Nazilli
 »  Söke
 »  Sultanhisar
 »  Yenipazar
 »  Efeler







                                        


AYDIN’IN DOĞAL GÜZELLİKLERİ

Aydın tarihi bakımdan çok zengin bir geçmişe sahiptir. Aydın’da geçmişten günümüze birçok kaleler, camiler, kiliseler, ören yerleri, antik kentleri ve daha birçok tarihi yapılar mevcut. Aydın’ın bütün bu tarihi güzellikler bir bir görülmesi gereken yerlerdir ve keşke görebilsek. Ama bütün bunların dışında bir de Aydın’ın kendine özgü, fiziki şartlarından, bitki örtüsünden ve ikliminden kaynaklanan birçok doğal güzellikleri de bulunmakta. Bunlar genellikle yaylalar, şelaleler, göller, nehirler, dağlar ve daha neler neler…

AYDIN DİLEK YARIMADASI/BÜYÜK MENDERES DELTASI
                       MİLLİ PARKI

Ülkemizin turizm alanındaki öncü şehirlerinden olan Aydın ilinin Söke ilçesi ile Kuşadası ilçesi sınırları içinde ve Dilek dağı üzerinde yer alan bir milli parktır.


Dilek Dağının Ege Denizine olan en uç noktadadır ve 20 kilometre uzunlukta, 6 kilometre genişlikte bir yarımadadır. Dilek Yarımadası 10.985 hektarlık alana sahiptir ve 1966 yılında açılışı yapılmıştır. Büyük Menderes Deltası ise 16.690 hektarlık bir alana sahiptir ve 1994 yılında açılışı yapılmıştır.

Bu Dilek yarımadası ile Büyük Menderes Deltasının birlikte oluşturduğu milli parkın büyüklüğü 27.675 hektar olmakta. Bu milli parkta yıllar geçtikçe kalkerler, mermerler, tortul kütleler oluşmuştur. Ayrıca etkileyici plajlara sahip bu milli parkın yarımada bölümündeki kıyılar kumlu, killi, yatık ve yüksek şekillidir.

Dünya üzerinde nesli tükenmekte olan Akdeniz foku ve deniz kaplumbağası türleri bu milli parkta yaşamlarını sürdürmekteler.







AYDIN BAFA GÖLÜ TABİAT PARKI

Hem bitki örtüsü zenginliği hemde yabani hayat zenginliği olan be bunların yanı sıra manzara güzelliği de olan kara parçaları tabiat parkı olarak isimlendirilmekteler. İşte Bafa Gölü de bu özellikleri taşıyan bir tabiat parkıdır. Aydın’ın tek tabiat parkıdır. Bu tabiat parkı etrafında herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Burada kızılçam, ılgın ve zeytin ağaçları bulunmaktadır. 2003 yılında yapılan araştırmada bu gölde 200.000’in üzerinde kuş konaklamıştır.

Bu kuş türlerinden bazıları;

Tepeli Pelikan
Cüce Karabatak
Flamingo
Akkuyruklu Kartal
Kaşıkçı Kuşu

Bu kuş türlerinden Kaşıkçı Kuşu göl üstündeki çıkıntılarda yuva yaparken Akkuyruklu Kartal ise gölün yakınında bulunan Beşparmak Dağında yuva yapmaktadır.

Büyük Menderes Deltasının güneydoğusunda yer alan bu tabiat parkı Büyük Menderes Nehrinin taşmasıyla oluşmuştur. Derinliği maksimum 25 metre olan Bafa Gölü Tabiat Parkı etrafında da antik yapılar ve eski yerleşim yerleri bulunmaktadır.

Bunlar;

Herakleia Antik Kenti (Athena ve Endymion Tapınakları)
Agora
Hamamlar
Anfitiyatro
Bizans Manastırı
Kaya Mezarı
Myus Antik Kenti
Aissessos Antik Kenti







AYDIN KARABAĞLAR KANYONU

İki buçuk kilometre uzunluğundaki kanyon oldukça suludur. Görle Kanyonu ile birleşen Karabağlar Kanyonu Karacasu Karabağlar köyünden başlar ve Aşağı Görle köyünde biter. Bu noktadan sonra ise Görle Kanyonu başlar. Karabağlar Kanyonundaki su Kemer Barajı Göletine dökülür. En derin yeri 50 metreye çıkmakta. Kanyonun başlangıcı ile bitişi arasındaki kot farkı 200 metredir. Bazı yerlerde bir insanın geçemeyeceği kadar daralmaktadır.






AYDIN ALANGÜLLÜ KAPLICASI

Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı doğal güzelliklerimizdendir. İlçenin kuzeyinde yer alan kaplıcanın ilçe merkezine uzaklığı ise 10 kilometredir. Aydın Dağlarının bir uzantısı olan Gümüş Dağının eteğinde bulunur. Sodyum klorür ve karışık bikarbonat mineralleri içerir. Hem yardımcı hemde tamamlayıcı tedavi amaçlı kullanılmaktadır. BAşta romatizma olmak üzere birçok rahatsızlığa faydası var. Alangüllü Kaplıcasında 38 oda ve 60’a yakın baraka bulunmakta.

AYDIN NATUR-MED TERMAL KAPLICASI

Aydın’ın Kuşadası ilçesine bağlı bir doğal güzelliğimizdir. Davutlar beldesinde buluana Natur-Med Termal Kaplıcası il merkezine 70 kilometre, ilçe merkezine ise 17 kilometre mesafededir.

Ayrıca İzmir’e ise 120 kilometre uzaklıktadır. Sodyum klorür ve florür mineralleri içeren bu kaplıcanın faydalı geldiği rahatsızlıklar şöyle;

Romatizma
Stres
Damar sertliği
Siyatik
Artroz
Osteoporoji
Spendiyaloz
Vitiligo
Egzama
Saç dökülmesi
Cinsel iktidarsızlık
Kısırlık
Sağlıklı zayıflama

65 odalı ve 140 yataklı kapasitesi bulunan Natur-Med Termal Kaplıcasının etrafında da kendisi gibi birçok doğal güzellik ve ören yerleri bulunmakta.

Bunlardan bazıları ise şu şekildedir;

Efes ören yeri
Meryem Ana ören yeri
Priene ören yeri
Milet ören yeri
Dilek Yarımadası Mili Parkı
Bafa Gölü
Şirince Köyü






AYDIN SIRTLANİNİ MAĞARASI

Aydın’ın Karacasu ilçesine bağlı olan bir doğal güzelliğimizdir. İlçeye bağlı Yukarı Çamarası köyüne yürüyerek 1 saatten daha kısa sürede gidilebilir. Girişi çok dardır. Mağaraya girdikten yaklaşık 5 metre sonra mağara boşluğu başlar.

Mağarada sarkıt, sütun ve dikitler bulunmaktadır. Mağaranın içerisindeki sıcaklık dışarıya göre daha düşüktür ama buna rağmen nem miktarı çok daha yüksektir. Mağarada çok sayıda yarasa yaşar. Sırtlanini Mağarasının uzunluğu yaklaşık 350 metre olup derinliği ise 30 metreyi geçmektedir.







AYDIN TARİHİ MEKANLAR

AFRODİSİAS

Aydın bağlı Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir.Sonraki devirlerde üzerine tiyatro yapılan höyük, M.Ö. 5000’lere kadar giden Prehistorik bir yerleşmedir. M.Ö. 6. yüzyılda Aphrodisias küçük bir köydür. İlk Aphrodithe tapınağı da bu devirde yapılmıştır. Bu görünüm M.Ö. 2. yüzyılda ızgara planlı kentin kuruluşu ile değişmiştir. Bu devirde kentte, yaklaşık bir kilometrelik bir alana yayılmış 15000 civarında insan yaşamaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus Aphrodisias şehrini kişisel koruması altına aldı. Bugün ayakta kalan anıtlar ondan sonraki iki yüzyıl içinde yapıldı.

Tiyatro ve tapınak arasında etrafı sütunlarla çevrili iki meydan planlandı (Tiberius Portikosu ve Agora). Antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumu ise kentin kuzey ucunda yer alıyordu. M.S. 3. yüzyılın sonlarında Aphrodisias Roma İmparatorluğunun Karia Eyaletinin başkenti oldu. M.S. 4 yüzyılın ortalarında da kentin etrafı surla çevrildi. M.S. 6. yüzyıldan itibaren bayındır halini ve önemini kaybetmeye başladı. Aphrodithe Tapınağı kiliseye dönüştürüldü. Küçük bir kasabaya dönen kent 12. yüzyılda tamamen terk edildi.

Bu kent antikçağın önde gelen mimarlık, sanat, heykeltıraşlık ve tapınma merkezlerindendir. Bizanslı yazar Stephanos, kentin kuruluşunu M.Ö. 13. yüzyıla kadar dayandırmaktadır. Karacasu ilçesinin 12 km. güneydoğusunda bir Karia kenti olarak kurulan Aphrodisias, altın çağını Roma döneminde yakalamıştır. Bu dönemde olağanüstü güzellikte mermer heykeller ve yapılar inşa edilmiş ve Aphrodisias stili olarak bilinen bir sanat ekolü de gelişmiştir.

Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda kentte mimarlık ve heykeltıraşlığın yanı sıra tıp ve astronomi alanlarında da çalışmalar yapıldığı belirlenmiştir. Kentte görülebilecek başlıca yapı kalıntıları, M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus zamanında yapılan hamam, büyük havuzlu agora, M.Ö. 1. yüzyılda Tanrıça Aphrodite için yapılan tapınak, stadyum, tiyatro, tiyatro hamamı, odeon, piskopos sarayı, felsefe okuludur.








ALABANDA (ARAPHİSAR)

Alabanda antik kenti Aydın, Çine ve Doğanyurt köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Alabanda antik kentinin üzerinde bulunduğu Araphisar Doğanyurt köyünün bir mahallesidir. Kent Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km. batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır. Alabanda’nın yolu asfalt olup, antik kentin ortasından geçerek Alinda’ya ulaşmaktadır.








ALİNDA

Aydın bağlı, Karpuzlu ilçesinde yer alan Alinda, önemli Karia kentlerinden biridir. Alinda’ya Aydın – Muğla karayolunun 30.km.sinden ayrılan 26 km.lik bir yolla ulaşılmaktadır. Alinda hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, Strabo’ya göre; Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından Halikarnassos’tan kovulunca M.Ö. 340 da Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmıştır. Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda kenti Grek kültünü benimser Roma döneminde de önemini sürdüren kent M.S. 3. yy.a kadar kendi adına para basmıştır. Alinda Bizans döneminde Aphrodisias Metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.

Alinda kentinin etrafı bir sur ile çevrilidir. Sur duvarları yerel granit taşından yapılmıştır. Oldukça iyi korunmuş durumdaki sur duvarları yer yer kulelerle desteklenmiştir. Kente su sağlayan su kemerleri de yer yer korunmuş durumdadır. Akropolün batısındaki su kemeri dört ayak üzerine oturmuş yuvarlak kemerli bulunmaktadır. Alinda’da bugünde ayakta kalan en önemli yapı Agora’dır.







APOLLON TAPINAĞI

Yenihisar ilçe merkezindedir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur. Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır.

M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır. Seleukoslar döneminde mabet planda değişiklikler yapılarak boyutları büyütülmüştür. Artemis, Zeus, Aphrodite mabetleriyle diğer bazı yapıların da bulunduğu inşaatın Roma devrinde de sürdüğü, mabet çevresinde ele geçen kitabelerden anlaşılmaktadır. M.S. 250’den önce mabet önemini yitirmeye başlamış ve M.S. 385’de Theodosios’un emri ile tamamen önemini yitirmiştir. Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile zaten bitirilmemiş olan mabedin adytonuna bir kilise yapılmıştır.







GERGA

Aydın ‘a bağlı, Çine ilçesi, Deliktaş Mevkiinde yer alan kent, Alabanda antik kentinin 13 km. kuzey-batısında bulunmaktadır. Kentin tarihinin arkaik döneme kadar gittiğini gösteren izler vardır. Halen kent içinde görülen kalıntılar arkaik dönem ve Roma dönemine aittir. Gerga Karia kültürünü yansıtan önemli bir merkezdir. Dağlar arasında kurulmuş bir kent olması nedeniyle Karia karakterini korumuş olan kentlerden biri olarak nitelendirilmektedir.





HARPASA

Aydın, Nazilli ilçesi’nin Esenköy Köyü sınırları içerisindedir. Köyün sırtını dayadığı asar tepenin üzerinde yer alır. Arkaik devirden kalma surların kuzey yönündekiler hemen hemen büyük ölçüde ayakta kalmışlardır. Şehirde kesintisiz olarak oturulmuştur. Tiyatro Helenistik dönem özellikleri gösterir. Kent teraslar üzerine kurulmuştur. Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde iskân gördüğü buluntulardan anlaşılmaktadır. Bizans döneminde kent küçülmüş ve tepede bulunan kale içine çekilmiştir. Osmanlı döneminde Arpaz beyliği olarak mülki ve askeri yönetim merkezi olmuştur. Harpasa’da kuzeye doğru uzanan tepelerin üzerindeki tepe tümülüsleri Lydia etkisiyle yapılmıştır.







MAGNESİA

Magnesia antik kenti, Aydın, Germencik ilçesi, Ortaklar Bucağı’na bağlı Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar-Söke karayolu üzerindedir. Kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri bilinmemektedir. Diodor, Menderes Nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399 taşıdığını yazmaktadır. Büyük bir olasılıkla Thibron yeni bir kent olmaktan çok, Magnesia kenti sakinlerini bugünkü Magnesia’nın eteklerinde Thorax (Gümüş) Dağı’nın eteklerinde Leukophyr’e getirmiş ve orada korumuş olmalıdır. Bu nedenle bugünkü Magnesia’ yı da daha sonraki bir dönemde kurulmuş saymak doğru olacaktır.

Yeni Magnesia çevresi surla çevrili, yaklaşık 1300x1100 m2 bir alanı kapsayan, ızgara planlı cadde ve sokak sistemine sahip bir kentti. Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipti. Magnesia’nın zamanımızdaki ünü; tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanmaktadır. Antik yazar, mimar Vitruvius’a göre Hermogenes, Pseudodipteros tapınak planını ve sütun aralıklarına göre tapınak tiplerini belirleyen ilk mimardır. Vitruvius ayrıca Hermogenes’in baş eserinin Magnesia’daki Leukophryne Tapınağı olduğunu da söylemektedir. Hermogenes bu tapınağı arkaik döneme ait ilk tapınağın yıkıntıları üzerine Helenistik dönemde inşa etmiştir. Tapınak İon düzeninde 8x5 sütunlu olup 67,5x40 m. Boyutuyla Anadolu’nun Helenistik dönemdeki dördüncü büyük tapınağıdır.








MASTAURA

Aydın, Nazilli, ilçesi, Bozyurt Köyü’nün 1 km. kuzeyinde, doğu ile batısı dik ve yüksek tepelerle çevrili, ortasından Mastaura deresinin geçtiği, dar vadinin kuzeyinde, asıl tepenin güney eteklerinde yer alan küçük bir antik yerleşim yeridir. Antik yol üzerinde kurulmuş olan Mastaura, zeytin, incir, üzüm bahçeleri ile kaplı tarım arazisi durumunda ve tamamı şahısların mülkiyetindedir. Bugün görülebilen yapı kalıntıları şehrin kuzeybatısında, iki kademeli kemerli terasla oluşturulan sahne binası bugün kısmen korunmuş vaziyette olup, orkestra kısmı zeytin ağaçları ile kaplıdır, cavea kısmı ise tamamen tahrip olmuş, sadece yer yer dolgu malzemesi görülmektedir. Kentin ortasında taş, kireç harç malzeme ile inşa edilmiş yüksek bir teras duvarı, üzüm ve incir bahçeleri içinde görülmektedir. Kentin yer aldığı vadiyi oluşturan doğudaki tepenin kuzeyinde üst noktada kule olabilecek bir kalıntı mevcuttur. Şehrin güneydoğusunda yer alan nekropol alanındaki yarısı açıkta olan mezarlar Roma Dönemi özellikleri göstermektedir.







MİLET

Yenihisar ilçesi, Balat köyü yakınlarındadır. Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar kurulmuştur. İonia’nın en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur.

Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Ören yerinde bu dönemlerden kalma; Milet Tiyatrosu, Faustina Hamamı, agora, tören caddesi, anıtsal çeşme, gymnasium, Virgilius Capito, hamam, Türk hamamı, Athena Tapınağı stadium, delphinion, liman anıtı, agora, Zeus Olympios Temenosu, bouleuterion (Senato Binası), Mısır Tanrılarının Temenosu kalıntıları bulunmaktadır.






NYSA

Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan Nysa, Aydın – Denizli karayolu üzerinde Aydın’ın 30 km. doğusunda Sultanhisar İlçesi’nin 3 km. kuzeybatısında yer almaktadır. Nysa‘nın kuruluşu hakkındaki bilgileri Augustus devrinin ünlü gezgin ve coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö.63 –M.S.21) ile tarihçi Stephanos’un anlattıklarından öğreniyoruz. Eskiden Karia olarak adlandırılan bölge Helenistik devirde, M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında Seleukos’un oğlu I. Anthiochos Soter tarafından kurulmuştur.

Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.







TRALLEİS

Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde yer almaktadır. İl merkezine 1 km. uzaklıkta olan kent, argoslular ve Tralleis’liler tarafından kurulmuştur. Menderes havzasının verimli toprakları üzerine kurulmuş olan bu kent M.Ö.334’te İskender tarafından alınmasından sonra Helenistik krallıklar arasında sık sık el değiştirmiştir.

Tralleis’te bu gün ayakta kalan tek yapı “Üç Gözler” olarak adlandırılan 2. asırda yapılmış olan, antik çağın eğitim, spor ve kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait kalıntıdır.








AHİ BAYRAM(AHİ İBRAHİM) TÜRBESİ

Çine Ahmet Gazi Camisi’nin güneydoğusunda, caminin avlusundadır. Bu türbenin Ahmet Gazi’nin kardeşi Ahi Bayram’ın ya da İbrahim Efendi isimli bir kişiye ait olduğu sanılmaktadır. XIV. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu türbe eyvan tipi türbeler gurubundandır. 14. yüzyıl başında Menteşe Beyliği zamanında yapılmış olduğu tahmin edilen türbe dörtgen planlıdır. İki katlı olan türbe kubbe ile örtülüdür. Türbenin üç duvarında birer penceresi olup, alt yapının üstünü sekizgen bir kasnağın taşıdığı sekizgen piramit biçiminde bir külah örtmektedir. Türbede iri mermer bloklar ve bu dönemde çok az görülen tuğlalardan yararlanılmıştır. Bu tuğlalar biri yatay, diğeri dikey olmak üzere sıralanmıştır. Bu türbede Ahmet Gazi Camisinde olduğu gibi Bizans devrinden kalma devşirme parçalardan yararlanılmıştır.








AHMET GAZİ CAMİİ

Aydın Çine’ye bağlı Eski Çine Köyü’nde bulunan Ahmet Gazi Camii (Ulu Cami) Miladi 1308 yılında (XIV. yüzyılın ilk yarısı) inşa edilmiştir. İnşaatı hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır.

ARPAZ KALESİ
Nazilli’ye bağlı Erenköy’de bulunan yapı grubu, bir Karya kenti olan Harpasa Kalesi’nin eteklerinde kurulmuştur. Bazı kaynaklarda buranın ismi Arpaz Kulesi olarak da geçmektedir. Akçay’a kadar uzanan ekili araziyi kapsamı içine alan büyük çiftlik işletmesinin sahibi, Arpaz Beyleri tarafından XIX. yüzyıl başlarında inşa ettirilmiştir. Ancak burada XVII. Ve XVIII. yüzyıllara ait, Osmanlı Dönemi kalıntıları ile de karşılaşılmıştır. Buna dayanılarak da kalenin daha erken bir dönemlerde yapılıp, sonradan yenilendiği de düşünülebilir. Burası bir bey konağı, güvenlik kulesi, ambar, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırır. Kule, Arpazlı Hacı Hasan Bey’in, II. Mahmut zamanında Rodos’tan getirdiği ustalara yaptırmıştır.






BEY CAMİİ

İstasyon binası yakınında bulunan ve Süleyman Bey Camisi, klâsik Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Süleyman Bey’in vakfiyesinden, Üveys Paşazade Mehmet Bey’in torunu ve Cezayir Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın oğlu Süleyman Bey tarafından 1683 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir.

BEYLER KULESİ (DONDURAN KALESİ)

Aydın, Yenipazar ilçesi Donduran Köyünün güneyinde yer almaktadır. Moloz taş tuğla ve yer yer mermer spoilen malzemeden inşa edilmiştir. Birbirine bitişik iki kare mekandan oluşan kulenin batı cephesine bitişik kare mekan daha küçük ebatlardadır. Kubik bir yapı olan Donduran Kulesi: Birinci, ikinci ve teras katından oluşmaktadır. Ahşap kat döşemeleri yandığı için mevcut değildir. İkinci kat doğu duvarında üçgen alınlıklı ocağı bulunmaktadır. Teras katta duvarlarda mazgal delikleri vardır. Giriş kapısı yine bu cephede birinci katın duvarının ortasındadır. Kuleye giriş muhtemelen çekme köprünün iç tarafındaki merdiven basmakları ile sağlanıyordu. Çekme köprünün makara sisteminin kalıntıları kapının ahşap lentosunun ortasındaki makaradan anlaşılmaktadır. Duvarlarda büyük ve küçük çatlaklar vardır. Kule devrin anlayışına uygun olarak köyün üstünde, köy ve Menderes ovasına hakim bir konumda inşa edilmiştir. Kulenin kesin yapım tarihi belli değildir. Köyün içindeki çeşmelerin kitabelerindeki H.1177-1178 (1763-1764), (1764-1765) tarihleri kulenin yapım tarihlerine ışık tutmaktadır. Kulenin önemi Aydın ilinde ayakta kalmış üç kuleden biridir.






CİHANOĞLU CAMİİ

Aydın, Köprübaşı Mahallesi’ndedir. Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğla karışımı olan cami, 9.50x9.50 m. Boyutunda kare planlıdır. XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı mimarisine egemen olan barok üslubunda yapılmıştır. Bu özellikler sütunlarda, kabartma motiflerinde ve mimarisinde tümüyle yansımıştır. Camiye 15 basamaklı bir merdivenle çıkılır. Son cemaat yeri dört yuvarlak sütun üzerine oturtulan üç kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısının etrafı mermer sövelerle sınırlandırılmıştır. Bu kapının üzerinde h.1170 (1756) tarihli yapım kitabesi bulunmaktadır:




CİHANOĞLU KULESİ

Cihanoğlu Kulesi Koçarlı ilçe merkezinde 18. yy.dan kalma kagir bir yapıdır. Cihanoğulları'nı baskınlardan korumak için yaptırılan bina, konakla bağlantılı bir halde iken 1948 yılında geçirdiği bir yangın sonucu konağın yanıp yıkılması ile kule tek başına kalmıştır. 19. yy. başında bir takım değişiklikler geçirmiş hamam ve teras gibi düzenlemeler eklenmiş, bu sırada stuko kaplama alçı süsler yapılmıştır. 20. yy başlarında hamam olarak işletilmek üzere kiraya verilmesi üzerine yine bir takım değişiklikle olmuş, 4. yüzey pencereleri büyütülmüş, 3. yüzeydeki tuvalet ve ocak tuğla duvarla yapılmıştır.





ÇİFTLİK TÜRBESİ

Çine-Koçarlı yolu üzerindeki bu türbe Aydın’ın tanınmış ailelerinden Cihanzadelerden Safiye Sultanındır. XVIII. yüzyılda yapıldığı sanılan türbe, moloz taştan olup, yan yana iki ayrı kare bölümden oluşmuştur. Türbenin üzerini iki küçük kubbe örter. Cephe görünümlerinde sonraki yıllara tarihlenen büyük sivri kemerli alınlıklar yerleştirilmiştir.

GÜVERCİNADA KALESİ

Kuşadası İlçesi, Hacıfeyzullah Mahallesinde bulunan Güvercinada Kalesi, Kuşadası Körfezinin ağzında limanı koruyan bir konumda yapılmıştır. Güvercinada üzerinde, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan bir iç kale ve İlyas Ağa tarafından yaptırılan surlar yer almaktadır. Bu surlar Mora İsyanı sırasında adalardan ve denizden gelebilecek saldırıları önleyebilmek için yaptırılmıştır. Surlar adayı çepeçevre saracak şekilde yaklaşık 3 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kalenin yapımında kullanılan taşlar Yılancıburnundan getirilmiştir. Surların güneyinde doğu yönüne cepheli merdivenlerle çıkılan yuvarlak kemerli ve iki kule ile korunan kale giriş kapısı yer almaktadır. Kuzey kule beşgen, güney kule ise silindirik biçimdedir. Kapı üstündeki kitabe boşluğu daha önce burada bir kitabenin olduğunu göstermektedir. Surların inşa kitabesi, kuzeydeki kule duvarı üzerinde bulunmaktadır. Kitabe 4 satır ve 20 mısradır.   





İLYAS BEY CAMİİ

Söke’de Miletos’un yanındaki Balat Köyü’ndedir. Menteşoğullarından İlyas Bey tarafından 1404 yıllarında yaptırılmıştır. Cuma Camisi ismiyle tanınan bu caminin yapımında Miletos antik kentinin mermer blok taşlarından yararlanılmıştır. Bu yüzden de caminin içerisi ve dışı düzgün mermer bloklarla kaplanmıştır. Kare planlı caminin kuzeydeki mermer, taş işçiliği yönünden önemli sivri kemerli kapısı üzerinde h.806 (1403) tarihli üç satırlı yazıtı bulunmaktadır.

KOÇARLI CİHANZADE MUSTAFA CAMİİ

Hacı Mustafa Ağa Camii adıyla da anılmaktadır. Koçarlı kent merkezinin en eski camisidir. Çarşı içerisinde merkezi bir konuma sahiptir. 17. yüzyılın ikinci yarısında (1753-1756) yapıldığı bilinmektedir. Birincisi 1850’li yıllarda olmak üzere birkaç defa onarım geçirmiştir. En son onarım ise betonlaşmayı önlemek ve oluşan tahribatları gidermek için birkaç yıl önce yapılmıştır.

KÖRTEKE KALESİ

Aydın İli Bozdoğan İlçesi, Körteke Köyü’nün kuzey doğusunda yer alan yüksek bir tepe (Kale Tepe ) üzerine kurulmuş İç Karya’nın leleg tipi tepe kentlerinden biridir. Bu kent muhtemelen XYATİS Kentidir. Kale duvarları üzerinde değişik dönemlere ait izlerin bulunuşundan ötürü farklı çağlarda kullanıldığı sanılmaktadır. Kayalık tepe üzerinde akropol yer almaktadır. Doğu ve batıda birer kule ile ortada bir sarnıç bulunmaktadır. Akropol üç kuleli iç sur ile güneyden kuşatılmıştır.




KURŞUNLU MANASTIRI

Davutlar’a yaklaşık 10 km. uzaklıkta yer alan Kurşunlu Manastırı’nın 11. yüzyıl Bizans yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Manastırda yemekhane, kiler, mutfak, keşiş odaları, revir, şapel (küçük kilise), mezarlık, manastır surları, sur mahzeni ve savunma odaları gibi bölümler mevcuttur. Şapelin tavanındaki fresklerde İkonaklastik dönemde simgesel ve geometrik motifler ile 9. yüzyılın ikinci yarısında İkonaklastik dönemden sonra dinsel olaylar ya da kişiler betimlenmiştir.





ÖKÜZ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI

Kuşadası İskelesi yakınındadır. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalın ve yüksek duvarların çevrelediği dikdörtgen avlunun etrafında iki katlı, revaklı kapalı mekân vardır. Moloz taş ve devşirme taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Küçük bir iç kale görünümünde olan kervansaray, en üst kısmı üçgen uçlu, sivri dendanelidir. Geniş avlu etrafında sıralanmış odalar vardır. Çeşitli dönemlerde restorasyon görmüş ve sağlam durumdadır. Kuzeybatı ve güneydoğudaki köşelerde arkadan üst kata çıkan iki merdiveni bulunmaktadır. Kervansarayın girişi kuzeyde olup, mermer kapı boşluğu kemerle örülmüştür. Günümüzde otel ve turistik tesis olarak kullanılmaktadır.





RAMAZAN PAŞA CAMİİ

Aydın Çarşısı içerisindeki Ramazan Paşa Camisini 1595’te Üveys Paşa’nın kardeşi Ramazan Paşa yaptırılmıştır. Cami 1899 depreminde tamamen yıkılmıştır. Günümüze ulaşan camiyi Sökeli Halil Paşa yaptırmış, orijinalliğinden uzaklaşan camide karmaşık bir üslup görülmektedir. Burada Avrupa mimarisinden yararlanılmak istenmişse de bunda başarılı olunamamıştır. Cami, kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Kubbe kasnağındaki yuvarlak pencereler barok kıvrımlarla çevrelenmiştir. Ahşap giriş kapısı, oyma işleri ile bezenmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisini barok üslubu anımsatan on uzun pencere ve su damlacığı şeklindeki küçük pencereler aydınlatmaktadır. Alçı kabartmalar, renkli cam işçiliği ve ağaç oymacılığı bakımından süslemeleri önemlidir. Caminin iç bezemesi bütünüyle barok üsluptadır. Kurtuluş Savaşı sırasında 22 Mayıs1919’da direniş toplantısı bu cami içerisinde yapılmıştır.

ÜVEYS PAŞA CAMİİ

Aydın’ın en eski camisi olan Üveys Paşa Camisi, Kadı Muhiddin Efendi’nin oğlu Mısır Beylerbeyi Üveys Paşa tarafından 1568 yılında yaptırılmıştır. Üveys Paşa, Başdefterdarlık ile Budin ve Mısır Beylerbeyliklerinde bulunmuştur. Avlu içerisinde kare planlı tek kubbeli küçük bir camidir. Yüksek kasnak üzerine oturan kubbesi kiremit kaplıdır. Dört sütunlu son cemaat yeri kirpi saçaklıklı üç kubbecik ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde yazıtı bulunmaktadır. Mihrap ve minberinde dikkati çeken bir bezeme olmayıp sadedir. Büyük olasılıkla caminin yandığı sırasında içerisindeki bezemelerle birlikte tahrip olmuştur. Cami 1899 depreminde yıkılmış, yeniden yapılmış, Yunan işgali sırasında yakıldığından 1947-1948 yıllarında onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.











YÖRESEL YEMEKLER


Aydın mutfağı, zeytinyağlı yemekleri, incir, üzüm ve bunlardan yapılan şaraplar, narenciye ürünleri, turunç reçeli ve çipura, kefal, mercan ve barbunya gibi zengin balık çeşitleri ile Türkiye'nin çeşidi bol ve lezzetli mutfakları arasındadır. Yörenin kendine özgü yemeklerinden bazıları; çorbalardan tarhana çorbası, kulak çorbası; yemeklerden acılı güveç, patlıcan biber kızartma, zeytinyağlı kırlı kızartma, zeytinyağlı taze ve kuru börülce, patlıcan kavurma, sarmaşık ve kedirgen kavurma, yaprak sarma, etli nohut yahnisi, nohutlu kereviz, etli enginar, arap saçı,ciğer sote, imambayıldı, keşkek, tandır kebap, yuvarlama (sıkma), paşa böreği, cilav(ayran böreği); salatalardan patlıcan-biber teretoru (turşusu), börülce teretoru, turp otu salatası, semizotu salatası, çingene pilavı; tatlılardan ise irmik helvası, zerde, muhallebi, sütlaç, aşure, lokma, pelvize tatlısı, paşa böreği, yuvarlama, ısırganotu böreği sayılabilir.


KEŞKEK

Malzemesi: 1 kg buğday (aşurelik buğday), 1 adet tavuk veya 1 kg kuzu eti, tereyağı, tuz, su.

Hazırlanışı: 1 kg ayıklanmış ve yıkanmış buğday geniş bir tencerenin içinde kaynatılır ve sonra suyu süzülür. Buğdaylar ezilir. Ayrı bir tencerede kaynayan etler de tencereden çıkarılarak lif lif olacak şekilde parçalanır. Büyük ayrı bir tencerenin içine  ezilmiş buğdaylar konularak et suyu ve etle karıştırılır. Yemek tahta kepçe ile karıştırılırken ezilmeye devam edilir. Sakız gibi oluncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Servis tabaklarına alınan keşkeğin üzerine tereyağı ile kavrulan kırmızı biber dökülerek sıcak servis yapılır.

Aydın yöresinde düğün, sünnet gibi özel günlerde keşkek yapılır.





                                      



YUVARLAMA


Malzemesi: 1 kg kıyma, 150 gr tereyağı, 2 baş orta büyüklükte tereyağı, 250 gr yoğurt, 2 yumurta, 1 çorba kaşığı karabiber, yeteri kadar un, 1 çorba kaşığı tuz, 1 çorba kaşığı kırmızı biber, 2,5 bardak su.

Hazırlanışı: 1 kilo kıymanın içine rendelenmiş soğan, karabiber, tuz, yumurta ilave edilip yavaş yavaş yoğrulmaya başlanır. Daha sonra içine azar azar un ilave edilerek iyice yoğrulur ve kulak memesi kıvamına geldiği zaman, fındık büyüklüğünde parçalara ayrılarak avuç ortasında yuvarlanır. Yuvarlamalar bir tavada kızartılır. Ayrı bir tencerede tereyağı eritilerek tuz, kırmızı biber ve su ilave edilerek kaynamaya bırakılır. Kaynayan su içersinde yuvarlamalar bırakılarak 45 dk pişmesi beklenir.  Pişen yemeğin üzerine ezilmiş kese yoğurdu, kızdırılmış yağ içine konulan toz biberli sos dökülerek servis yapılır.







BOLAMA (Lok Lok Pilavı)


Malzemesi: 1 kg kuşbaşı dana eti, 1 su bardağı nohut, yarım kg arpacık soğanı, 1 çay bardağı sıvı yağ, domates salçası, 3-4 diş sarımsak, tuz, karabiber, 1 kaşık tereyağı, domates, biber, 6 su bardağı pirinç, 2 litre su.

Hazırlanışı: Et, arpacık soğanı, sarımsak, tuz, karabiber, salça, yağ, doğranmış domates, biber, akşamdan ıslatılmış nohut derin bir kap içerisinde karıştırılır. Üzerine iki çatal çapraz şekilde konulup derin büyük bir tepsiye çevrilir. Dışında iki üç parça et ve nohut bırakılır ki yemeğin piştiği anlaşılsın. İçerisine iki litreye yakın su konur. Tepsinin üzerine de dağılmaması için taş gibi bir ağırlık konulur. Orta ısıda pişen yemeğin suyu azaldıkça su ilave edilir. Nohut ve et yumuşayınca pirinç eklenir ve ateş kısılır. Pilav piştikten sonra etin üzerindeki ağırlık alınır. Bir kaşık tereyağı yemeğin üzerine parçalar halinde konulur ve ağzı kapalı olarak demlenmeye bırakılır. Kuşadası’nda adak yemeği, Aydın’da ise dilek yemeği olarak bilinmektedir.





KIRLI KIZARTMASI (Evsimle)


Malzemesi: 1 kg seçilmiş ince patlıcan, 6-7 tane yeşil sivri biber, 1 demet taze soğan veya kuru soğan, sarımsak, bir çay bardağı zeytinyağı veya ayçiçeği yağı, maydonoz, tuz, yarım kg taze yoğurt.

Hazırlanışı: Patlıcanların kabuğu aralıklı olarak boyuna soyulduktan sonra sapı koparılmadan, uzunlamasına dörde dilinir. Tuzlu suda 30 dakika bırakılarak acısı çıkartılır ve sonrada tavada kızartılır. Sonra soğan, biber, sarımsak aynı tavada kızartılır. Hepsi birlikte daha önceden kızartılmış olan patlıcanın üzerine yayılır. Yarım su bardağı ile pişirilir. Üzerine maydanoz doğranıp tuz serpilir. Soğuk olarak servis yapılır. İsteğe göre yoğurtlu olarak da servis yapılır.





ZEYTİNYAĞLI TAZE BÖRÜLCE

Malzemesi: 1    kg taze börülce, 2 adet kuru soğan, 3 adet domates, 1 çay kaşığı tuz, 1 çorba kaşığı kırmızı biber, bir buçuk çay bardağı zeytinyağı, iki bardak su.

Hazırlanışı: börülcelerin uçlarında ve yanlarında bulunan lifler ayıklanır, fasulye gibi üçe veya dörde bölünerek doğranır. İnce kıyılmış soğanlar zeytinyağı ile kavrulur. Kavrulan soğanların üzerine yıkanmış börülceler ve kuşbaşı doğranmış domatesler ilave edilir. Üzerine tuz ve biber ilave edilerek kavurmaya devam edilir.10 dk kadar kavurduktan sonra 2 bardak su ilave edilerek 15-20 dk daha kaynatılarak ocaktan alınır ve sıcak servis yapılır.





SEMİZOTU YEMEĞİ


Malzemesi: 1 bağ semizotu, 1 fincan pirinç, 1 soğan, yeteri kadar zeytinyağı ve tuz.

Hazırlanışı: Semizotu yıkanır, ayıklanır, ve 1 cm boyunda doğranır. Soğan küçük küçük doğrandıktan sonra pembeleşicinceye kadar kavrulur. Üzerine semizotları ilave edilerek pirinç ve su konur. 10 dk pişirilerek suyu çekildikten sonra servis yapılır.






MANTAR KAVURMA


Malzemesi: 1 kg mantar, bir soğan, bir çay bardağı salça, yeteri kadar zeytinyağı.

Hazırlanışı: Mantarlar yıkanıp temizlendikten sonra suda haşlanır. Haşlanan mantarlar ince ince kıyılır. Soğanlar zeytinyağı ile biraz kavrulduktan sonra üzerine sırasıyla mantar, salça, biber ve tuz ilave edilir. 15-20 dk kavrularak ocaktan alınır ve servis yapılır. Aydın’da yaygın olarak yapılan bir kavurma türüdür.




KABAK TATLISI

Malzemesi: 2 kg balkabağı, 2,5 su bardağı toz şeker

Hazırlanışı: Kabak iri iri dilimlenip soyulur ve çekirdekleri çıkartılır. Kabak iki üç parmak genişliğinde istenilen uzunlukta ince ince doğranır. Büyük ve yayvan bir tencereye dizilirken aralarına şeker serpilir. Kabak üstü kapalı olarak bir gece bekletilir. Gece şeker ile bekletilen kabak orta ateşte yumuşayana kadar pişirilir. Kabağın şerbetinin koyulaşması için bir süre de tencerenin kapağı açık olarak pişirilir. Soğuduktan sonra servis tabaklarına alınarak dövülmüş ceviz içi veya fındık içi üzerine serpilir.



ZERDE

Malzemesi: 1.5 su bardağı toz şeker, 5 su bardağı su, 1 çay kaşığı pirinç, 2 çorba kaşığı buğday nişastası, yarım çay bardağı dövülmüş karanfil.

Hazırlanışı: Pirinç ılık su içerisinde yarım saat bekletilir. Daha sonra pirinç yıkanarak 5 su bardağı ile 20-25 dk pişirilir. İçerisine şeker ve nişasta ilave edilir. 1-2 dk daha kaynattıktan sonra ocaktan alınır. Islatılmış servis tabağının içine dövülmüş karanfil serpilir ve üzerine serde dökülür. Soğuk olarak servis yapılır.




AYDIN YÖRESİ HALK OYUNLARI

Erkek zeybek oyunları: Bayramlarda, kurtuluş günlerinde, düğünlerde, nişanlarda, sünnet düğünlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında ve kutlamalarda herkesin izleyebileceği geniş mekanlarda oynanan oyunlardır.

Oyunlara en az iki zurna ve bir davuldan oluşan çalgı takımı eşlik eder. Oyunda tek zurna-davul kullanılmışsa usta oyuncular “ayağım dönmeyo” diyerek oyuna kalkmazlar. Erkek zeybek oyunlarında cura, bağlama, tambur, çoban düdüğü, dilsiz kaval, keman, klarnet, cümbüş gibi çalgılar da kullanılabilmektedir. Darbuka kadın çalgısı olarak kabul edildiğinden erkek zeybek oyunlarında kullanılmaz. Yiğitlik, mertlik, çeviklik, atılganlık, sağlam karakterlilik anlamına gelen zeybekliğin oyunları da aynı kavramlar üzerine kurulmuştur. Oyunlarda akılcılık hakimdir. Soğukkanlılık ve kararlılık vardır.

Zeybek oyunları çoğunlukla içten geldiği gibi yukarıda yansıtılan unsurları yansıtarak oynanır. Oyuncu ruhen coşmadıkça oyuna başlamaz. Oyunun güzelliği ruhundaki coşkuyla orantılıdır. Düğün ve benzeri eğlencelerde kişilerin oynama sırasını “yasakçı” denilen kişiler yönetir. Yasakçılar düğünlerde misafirlerin geliş sırasını ve oturma yerlerini göz önünde bulundurarak, oyun oynayacakların sırasını atlamaksızın sırası gelen kişinin hafifçe kolundan tutar ve oyun alanına iter. Bunu yaparken de çalgı takımına “varıyoo” diye bağırır.


Çalgı takımı oyuna kalkanın hangi oyunu oynayacağını yasakçıdan evvel öğrenmiştir. O anda baş zurna dikkat işareti olarak ilk sesleri tizden çalmaya başlar. Buna yörede “ti” denir. Davulcular tokmakları iyice kaldırarak davulları patlatacakmış gibi ritmi bozmadan indirirler. Oyuncu kuş hafifliğiyle yerinden kalkarak, oyun alanına çıkar. Ellerini toprağa sürer.Bu hareketin iki amacı vardır: Birincisi parmakların iyi şaklamasını sağlama, ikincisi ise topraktan bereket ve kuvvet alınmasıdır. Oyuncu sonra oyun alanında bir daire çizer. Bunun anlamı ise Aydın-Merkez-Yılmazköy'lü Uzun İbrahim Efe’den öğrendiğimize göre “sınırlarını çizdiğim bu topraklar, bu yer, bu yurt benimdir. Sakın ola düşmanım bu yerlere göz dikmesin, bu topraklarda benden başkası barınamaz” şeklindedir.

Gezinme süresince çalgıcılar coşmuş, oyuncu havaya girmiştir. Ağır ve kararlı figürlerle oyun başlar. Bu arada aynı coşkuya kendini kaptırmış olan izeleyenler kağıt para çıkarıp havada sallayarak davulcu çağırırlar. Davulcular ritmi bozmadan davullarını çalarken bu paraları toplamak için koşuşurlar. Alınlarına yapıştırılan paraları, baş zurnacının önündeki mendile atarlar. Oyuncu para basma işi bitene kadar oynamaya devam eder. Davullar, zurnalar ve oyuncu bütünleştiğinde coşkunun zirveye çıktığı noktalarda oyuncu nara atar ve bu coşkuyu daha da körükler.

Oyunlarda ani davranış ve atılışlardan sonra gelen duruşlarda heykelleşme açık olarak görülür. Duruş, bakış ve davranışlarda cesaret, mertlik ve kendine güven vardır. Figürlerdeki sıçrayıp atamalar düşman üzerine yapılan saldırı ve baskınları, yere diz vurmalar düşmanın nasıl ezileceğini anlatır. Oyuncu tek başına oynarken iznini almadan oyuna katılmak ayıp ve saygısızlık sayılır. Çalgıcılar her ne sebeple olursa olsun oyuncu oyunu bitirmeden susmazlar. Yörede ikili ve toplu oynanan zeybek oyunlarında açıkça bir ekip oyunu durumu vardır. Oyuna birlikte kalkılır, birlikte bitirilir.

Ağır zeybek oyunları genellikle gezinmelidir. Gezinme yorucu nitelikte olan zeybek oyunlarında oyuncunun dinlenmesini soluklanmasını sağladığı gibi havaya girmesini de sağlar. Karaali Koşması, Çine İki Parmak Zeybeği, Koca Arap zeybeği, Ataköy Zeybeği gezinme başlarında veya ortalarında gezinme görülen oyunlardan bazılarıdır.

1- Aydın Zeybeği
2- Yörük Ali Zeybeği
3- Gerali Zeybeği
4- Harmandalı Zeybeği
5- Ortaklar Zeybeği
6- Nazilli Zeybeği
7- Germencik İnova Zeybeği
8- Çine İki Parmak Zeybeği
9- Bayındır Koşması Zeybeği
10- Abdal Havası Zeybeği
11- Karaali Koşması Zeybeği
12- Soğukkuyu Zeybeği
13- Ataköy ( Damderesi) Zeybeği
14- Sabah Namazı Zeybeği
15- Kocaarap Zeybeği
16- Yağmur Yağ
17- Kuruoğlu Zeybeği
18- Kerimoğlu Zeybeği
19- Kadıoğlu Zeybeği
20- Elifoğlu Zeybeği
21- Tahtacıoğlu Zeybeği
22- Hataboğlu (Hatipoğlu) Zeybeği
23- Sinanoğlu Zeybeği
24- Ödemiş Zeybeği
25- Muğla Zeybeği
26- Ağır Melas(Milas) Zeybeği
27- Eski Tavas Zeybeği
28- Yeni Tavas Zeybeği
29- Köroğlu Zeybeği
30- Ege Çiftetellisi (Kadın/Erkek)
31- Mevlana (Kadın/Erkek)
32- Sepetçioğlu (Kadın/Erkek)

Aydın Yöresinde Oynanan Kadın Oyunları:
ğün, nişan, sünnet düğünü, hıdrellez ve çeşitli eğlence toplantılarında oynanan oyunlardır. Kadın oyunlarına öncelikle cümbüş, darbuka, tef bazen de kemandan oluşan “çengi” adı verilen çalgı gurubu eşlik eder. Yöre kadın oyunları imkan bulunduğunda bağlama ailesi, kabak kemane, dilsiz kaval gibi sazlar eşliğinde de oynanır.

Yörede kadın oyunları erkek oyunlarına kıyasla daha zarif, daha kıvraktır. Erkek oyununun yumuşatılmış şekli olarak olarak oynanan Harmandalı, Aydın Zeybeği, Muğla Zeybeği, Kerimoğlu Zeybeği ağır zeybek türü oyunlar tek kişi tarafından ritme bağlı kalınarak oynanır.

İnce Memed, Şu Dalma, Eğil Kavak oyunları da tek kişi tarafından oynanmaktadır. Güdüşlünün Çeşmesi, Çine Çayı, Siyah Makarada İpliğim, Et Aldım oyunları daha ziyade ikili veya toplu olarak karşılama ve halka biçimlerinde oynanmaktadır.

Kadın oyunlarımızın ezgilerinin geneli sözlüdür. Sözler genellikle izleyiciler tarafından söylenir. Oyunlarda parmaklar şıklatılıp, ritm aracı olarak oyuna katılır. Kollar çoğu zaman eller kulak hizasında olacak biçimde yanlardadır. Ayak brunlarına bir kuş hafifliğiyle bilinçli olarak basılır. Oyunlar 360 derecelik tam dönüşlerle süslenir. Bu dönüşler etrafa bereket saçma anlamındadır.

1- Harmandalı Zeybeği
2- Aydın Zeybeği
3- Muğla Zeybeği
4- Kerimoğlu Zeybeği
5- İnce Memed
6- Eğil kavağım
7- Çine Çayı (Ah Olaydım)
8- Et Aldım Elim Yağ
9- Hergün Sarhoş
10- Çıtır Çıtır Basmalar
11- Fatma Gelin
12- Siyah Makarada İpliğim
13- Yandım Ayşem
14- Altı Kızlar
15- Ayşem
16- Şu Dalmanın Dağını Duman Bürüdü
17- Güdüşlünün Çeşmesi (Pembe Grebimin Oyası
18- Dam Ardına Dolaştım
19- Eklemedir Koca Konak
33- Ege Çiftetellisi (Kadın/Erkek)
34- Mevlana (Kadın/Erkek)
20- Sepetçioğlu (Kadın/Erkek)